Yerinde yönetim ilkesi

Belediyeler, belli bir coğrafi alanda, toplumun yerel nitelikli ortak genel ihtiyaçlarını karşılamak üzere görevlendirilmiş bulunan ve ‘yerinde yönetim ilkesi’ adına da önemli bir kamu tüzel kişiliktir.

Beldelerin, ilçelerin ve kentlerin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı doğrultusunda belediyeler önemlidir. Yani imar planları yaparak kentin sağlıklı gelişmesi adına da belediyeler önemlidir.

Ancak, zaman içinde belediyelerin özellikle imar plan yapma yetkileri yerinde yönetim ilkesine aykırı olarak merkez yönetimlere devredildi.

Bugün TOKİ’nin, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın res’en imar plan yapma ve yaptırma yetkisi bulunuyor.

Bu yetkiler yerel yönetimlerin yetkilerinin gasp edilmesinin yanında kentlerin de sağlıklı ve planlı gelişmesine de ipotek koyma anlamına da gelir.

648 sayıl KHK ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilen yetki sadece imar plan yetkisi ile sınırlı değil.

Diyelim mi, bakanlık Antalya’da bir yerler için üst ve alt ölçekli imar plan ya da değişikliği yaptı ve onayladı. Bunu da ilgili belediyesine bildirdi. Arazi sahibi de belediyeye müracaat ederek inşaat ruhsatı istedi. İlgili belediye eğer 2 ay içinde ruhsat vermez ise bakanlık bu kez res’en ruhsat ve yapı kullanma izni verebiliyor.

Geçen yılda belediye meclislerinde alınan imar plan kararlarının tamamının ‘Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği” kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayına sunulacağı gündeme gelmişti.

Bir örnek vereyim; Antalya’nın en önemli su kaynadığı Kırkgöz bölgesindedir. Kırkgöz kaynağı ve Kepez Elektrik Santrali’nden bırakılan suları kullanarak Duraliler Regülâtörü ve Hidroelektrik Santrali (HES) yapılmak istendi.

2010 yılının başında Büyükşehir Belediye Meclisi’nin gündemine gelen bu HES konusundaki imar plan değişikliği ile orman alanının HES alanına dönüştürülmesi istendi.

O dönem Büyükşehir belediye meclisi, oybirliği ile bu talebi reddetti.

Ancak, HES’i yapmak isteyen firma, onaylanmayan planları koltuğunun altına alarak doğruca şimdi adı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’na gider.

Bakanlık da yetkisini kullanarak 1/5 bin Nazım İmar Plan ile 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planlarını bakanlık makamının oluru ile res’en onaylar.

Çevreciler ve Duraliler bölgesinde yaşayan vatandaşlar bu karara itiraz eder. Ancak itiraz reddedilir.

Bunun üzerine Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine dava acar ve Danıştay 6. Dairesi de bakanlığın res’en onayladığı imar planlarını iptal eder. Gerekçe ise hem orman alanlarının yok olacağı, hem tarımın ciddi anlamda etkileneceği ve bölgede bulunan endemik bitkilerin susuz kalacağı olarak belirlenir.

Danıştay’ın bu verdiği karar doğrudur, çünkü bakanlık, HES yapılacak olan bölgeyi bilmez, nelerin etkileneceğini bilmez.

Dolayısı ile ‘yerinde yönetim ilkesi’ kentlerin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı kapsamında sağlıklı gelişmesi adına önemlidir.

Ancak, belediyelerin bu yetkilerine merkezi yönetimlerin ortak olmasına ya da yetkilerin gasp edilmesine bugüne kadar hiçbir belediye başkanı ya da meclis üyeleri sesini çıkartmamıştır.

Bu da çok ilginçtir.

 

 

Yayın Tarihi
05.10.2015
Bu makale 373 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!