Yatırım ve altyapı

Antalya her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapıyor. Yine milyarlarca dolar da ülke ekonomisine katkı sağlıyor.

Akdeniz turizm destinasyonunda Antalya önemli bir marka haline geldi.

Bu marka olayı da sadece deniz, kum, güneş üçgeni kapsamında sahillerde yapılan 5 yıldızlı otel ve tatil köyleri sayesinde olmuştur.

Antalya birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Ancak ülke ekonomisine bu kadar katkı vermesine karşılık Antalya sadece deniz, kum, güneş ve turistik tesislerle marka haline gelmiştir.

Sürekli olarak Antalya’nın merkezi hükümetten yeterli yatırım almadığını, yerel yönetimlerin de bütçe sıkıntısı nedeniyle ‘önce can, sonra canan’ mantığı ile yani önce kent yaşayanları düşünerek, sonra yabancı turisti düşünerek yeterli yatırımları yapamıyor.

Hızlı tren diyoruz, hükümet burun kıvırarak yıllar sonrasına yatırım programına alındığını açıklıyor.  Çevre yolu diyoruz, ‘param yok’ diyerek Antalya’nın tarım topraklarını yok ederek çevre yolunun yapılmasını istiyor.

Özellikle alt yapı konusunda yatırımın önemini ve bugüne kadar yapılan altyapının da (kanalizasyon, yağmur suyu drenajı ve içme suyu isale hattı) ne kadar yetersiz kaldığını dün metrekareye 128,6 kilogram yağmur düşmesiyle bir kez daha anladık.

Daha önce yazmıştım, hemen yanı başımızda bulunan Burdur İl Özel İdaresi küçücük bütçesi ile mevcut köylerin yüzde 90’ının altyapısını tamamladı.

Aynı şekilde Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi bile yapılaşmaya başlamadan tüm altyapısını tamamladı.

Bizde ise yapılaşmalar bittikten sonra altyapı çalışmalar yapıldı.

Hasan Subaşı döneminde başlayarak Bekir Kumbul, Menderes Türel, Mustafa Akaydın dönemlerinde altyapı çalışmaları ASAT aracılığı ile yapılmış ve hala daha yapılmaya devam ediyor.

Bugüne kadar bütün belediye başkanları da altyapı çalışmalarının ölü yatırım (siyasi malzeme olarak kullanılamayacak anlamında) olduğunu söyler ve övgüyle de bahsederler.

Ama övgünün ise ne kadar boş olduğunu da dünkü yağmurda görmüş olduk, çünkü Antalya caddeleri Venedik’i aratmadı.

Geçmişte yapılan hatalardan hala ders alınmadığını yani yapılaşmadan sonra alt yapının ne kadar sağlıksız olduğu konusunda ders alınmamış ki, bugün siyasi rant kaygısı ve yine birilerinin rant beklentisine yanıt vermek adına yeni yeni yerleşim alanları açılması için imar planları yapılıyor.

Özellikle Karaman ve Çandır Çayı’nın çevresinde ki 160 hektarlık tarım alanının imara açılması bunlardan biridir.

İmara açılması istenen bölge mutlak sulu tarım alanı olmasının yanı sıra taşkın sel alanı ve yeraltı içme su kaynaklarının geçtiği bir yerdir.

Dünkü yağmurda da gördük ki, dere yataklarından akan sularla birlikte Konyaaltı İlçesi Venedik’i de geçti neredeyse okyanusa dönüştü.  Tabi birde altyapının yetersizliğini de unutmamak lazım.

Dolayısı ile 10 milyon lira kamulaştırma bedeli ödemek yerine imar planları ile Batı Çevre Yolu’nun 1800 metrelik bölümünün imar planları ile çözülmesi ve beraberinde aynı bölgenin altyapısı olmadan imara açılmak istenmesi geçmişte yapılan hataların bir benzeri olacaktır.

Tabi birde 10 milyon lira kamulaştırma bedeli ödemeyen devlet, ileri de 160 hektar alanın yapılaşması bittikten sonra belki 100-200 milyon lira altyapı için harcama yapacak.

Bunun parası da ödediğimiz içme suyu faturaları ile hepimizden çıkacak ama rantı da 160 hektar alanda tarlası olanlar kazanacak.

Kaybeden Antalya olacak, çünkü kentin tarım alanları bu şekilde yok edilirken, 10 binlerce meyve ağacı da katledilmiş olacak.

 

Yayın Tarihi
10.12.2014
Bu makale 276 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!