Sepette ne var'

     Son günlerde bir “sepet” tartışmasıdır, gidiyor! Tartışma konusu “sepet” bir deyim; fiyat genel seviyesindeki artışı ifade eden enflasyonu hesaplamak için icat edilen teknik bir deyim.

     Ahalinin günlük yaşamında kullandığı bilinen veya  varsayılan gıda ve diğer temel ihtiyaç maddelerine aritmetik oransal  ağırlıklar verilerek fiyat hareketlerinin hesaplandığı bir yöntem. Hesaba dahil edilen gıda ve ihtiyaç maddeleri “sanal” bir sepet içine atılıp istatistik formüllerle “çalkalanır” fiyatlar genel seviyesindeki artış veya azalışlar oransal olarak izlenir.         

     Tartışma, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi  ile  Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek arasında. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla iki bakan enflasyon hesabında esas alınacak  ihtiyaç maddelerinin “sepete”   hangi oranlarda atılması gerektiği konusunda farklı düşünüyor.

 

                                 Bakanlar arası rekabet

    Tartışmanın hacmini gazetelerden okuduğum kadarıyla biliyorum: “ Ekonomi Bakanı Zeybekçi  enflasyon sepetinde “( …) gıdanın yüzde 24  [düzeyinde] olan ağırlığının, yüzde 20’nin altına inmesi gerektiğini, düzenlemenin, her yıl sonunda yapılan güncelleme çalışmaları kapsamında gerçekleştirileceğini kaydetti. Böylece gıda fiyatlarındaki artış ve azalışlar enflasyon oranını daha az etkileyecek.” (HaberTürk, 17.10.2016.)  
     Burada duralım; haberin devamında iki bakan arasındaki “enflasyon sepeti” tartışmasının “püf noktasını” görelim. “Püf nokta” şu: Denizli tekstil sektörü çıkışlı Zeybekçi  mensubu bulunduğu iktidarın ekonomi bakanı olarak ahaliyi siyaseten rahatsız  etmeyecek bir enflasyon seviyesini TÜİK verilerine yansıtma derdinde. “Sepete” AKP’nin makro siyasi kaygılarıyla bakıyor!

     Şimşek de aynı iktidarın başbakan yardımcısı. Ayrıca, Ahmet Davutoğlu’nun  kabinesinde maliye bakanı idi. Hâlen “ekonomi yönetiminin koordinasyonu” gibi iddialı bir konumda bulunduğu varsayılıyor. Varsayılıyor; çünkü, hükümetin “ekonomi yönetimini”  kim  eşgüdümlüyor, bizler bilmiyoruz!

      Geçelim. AKP iktidarının iki bakanı arasındaki tartışmada bariz çizgi, Zeybekçi’nin enflasyonla ilgili tavrını özellikle AKP seçmenine iç politika kaygısıyla; Şimşek’in ise uluslar arası kriterleri de kollayan bir “ şeffaflık”  kaygısıyla belirlediğini gösteriyor.

                                       

                                    Enflasyonun gıdası

       Zeybekçi ile Şimşek arasındaki “enflasyon sepeti” tartışmasını bir adım ileriye götüren gelişmeyi de HaberTürk’ün aynı haberine dayanarak yazalım: “ Hükümet gıda komitesinin yapısını aybaşında değiştirmişti. Komite, artık Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in başkanlığında ve bakanların katılımı ile toplanacak. Komitenin sekretaryasını Merkez Bankası yürütecek. “

     Yapısı değiştirilen komite 2014 yılında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun imzasını taşıyan bir genelge ile  Gümrük v e Ticaret Bakanlığı’nın yönetiminde ilgili bakanlıkların müsteşar veya genel müdür  düzeyinde temsil edildiği bir yapıda kurulmuştu.

     Memlekete hükmeden “siyasi akıl” fiyatlar genel seviyesini etkileyen temel unsurun gıda maddeleri olduğuna inanıyordu! Dolayısıyla, özellikle sebze meyve fiyatlarını belirleyen sebepler kontrol edilebilirse; enflasyon seviyesi de ayarlanabilirdi!

     Ekonomi Bakanı Zeybek  bu “aklın” temsilcisi olarak, hâlen “sepet” ağırlığı yüzde 24 olan gıda ve alkolsüz içki tüketim varsayımının yüzde 20’ye çekileceğini, böylece enflasyonun  hizaya geleceğini açıklayınca cevap kabine yoldaşı Gıda Komitesi Başkan  Şimşek’ten geldi:

     “Böyle bir düzenleme yapılmayacak. TÜFE sepetindeki [tüketici fiyatları sepeti] ağırlıklar hane halkı anketleri ie belirlenir. Bir müdahale söz konusu değildir. Asla olmayacaktır.” (Sözcü gazetesi, 18.10.2016.)

      Zeybekçi-Şimşek tartışması, ilk bakışta enflasyon hesabıyla ilgili teknik bir görüş veya yetki çatışması gibi görülebilir. Acaba bu kadar mı? Tartışma; özellikle Şimşek’in Zeybek’e verdiği cevabın “hazmedilebilirliği” üstünden bakıldığında, ekonominin genel yönetimi noktasında “hükümet içinden dışa vuran”  ciddi bir sürtüşmeyi ve rekabeti yansıtmıyor mu?

      Daha açık ifadeyle, Türkiye ekonomisi 65. Hükümet döneminde  iç ve dış ekonomik ve siyasi gelişmeleri de kavrayan yetkin bir yönetime sahip mi? Bugünün “hayati” sorusu bu.  Özellikle ilgili bakanların birbiriyle çelişen, ekonomik aklı ve iz’anı zorlayan günlük beyanları dikkate alındığında bu sorunun sağlam ve güvenilir bir cevabı  var mı?

 

Yayın Tarihi
19.10.2016
Bu makale 1448 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!