DÜN-BUGÜN-YARIN

Havandaki Su

Dünya gitgide globalleşirken ve iletişim çağı dediğimiz bu hızlı dönem kendi dinamiklerine göre giderek gelişirken insan bu çağın neresinde ve ne şekilde görev alıyor ?

İnsan kendi öz benliğini düşündüğünde, kendisini çağın dişlilerinin neresinde bulmalı ya da bulmamalı ?

 Ya da illaki bu dişliler içerisinde yer almalı mıyız ?

Bazen kendimizi çok özgür zannetiğimiz zamanlarda bile bu dişlilerin parçası olduğumuzun farkına varıyor muyuz?

 Çağın kendine göre şekillendirdiği kategoriler,statüler ve kendine göre işleyişi bizlerin gerçek seçimleri mi ?

Seçimlerimizi belirleyenler gerçekten bizler miyiz ya da bizim seçtiğimizi zannettiğimiz ancak ve acaba başkalarının seçimleri mi ?

Zannediyorum ki kendime cesaret edip sorabildiğim bu sorulara verilecek cevaplar az da olsa dişlilerin arasından sıyrılıp biraz olsun dünyaya ve yaşama üstten bakabilmeye yardımcı olabilecek sorular.

Bu sorular çoğaltılabilir , yaşadığımız dünyada her duruş ,her yaşam tarzı ,her düşünce kendi içinde de bir takım şekilsel göstergelere ayrılmış durumda gibi geliyor bana...

Biz de bu şekilselliğin içerisinde kendimizi arıyoruz desem sanıyorum ki yanlış olmaz...

Eğer küpe takan bir erkeksek özgürlüğü simgeliyoruz mesela, ayağına şalvar giyip sakalını uzatınca bir de şehir yaşamından kaçıp sayfiye yerlerde köy hayatı yaşıyorsak doğaya aşık oluveriyoruz...

Alkol sınırını aşıp sokak köpekleriyle yollarda sarmaş dolaş yatıyorsak hayvan sever, macera içeren sporlara gönül veriyorve ele avuca sığmıyorsak, tatminsizliğı ve arayış içinde olmayı amaç edinsiysek kendimize,Meksika şapkamızla adeta bir İndiana Jones yapabiliyoruz kendimizi...

Ya da bir tatil mekanında fosforlu gömleğimizle yemek sonunda yaktığımız promuzla İstanbuldan kaçıp gelmiş bir entellektüel...

İnsan kendini ne kadar özelleştirirse çağın kalıplarını bir o kadar çabuk sahiplenebiliyor...

ÇAĞIN KALIPLARINA VE ŞEKLİNE BİR GECE ÖNCE DÖKÜLMÜŞ BİR BALIKÇI AĞINA YAKALANIR GİBİ YAKALANIYORUZ...

Huzur dediğimiz şey aslında bu kadar da uzak değildi eskiden...

Birbirimizin ne yaptığını ne ettiğini takip ettikçe huzurumuz kaçtı sanki...

Huzur; sosyal medyada yayınlayacağımız bir doğa fotoğrafının üzerine huzur yazarak kendimizi etiketlediğimiz bir olguya dönüştü günümüzde...

Gerçekten huzurlu insanın aklına huzurlu olduğunu başkalarına göstermek gelir...

Acıya karşı dik durma,erkek olma ve delikanlılık söylemleri de cabası...

Acıyı bile şekillendiren,acını nasıl yaşaman gerektiğini söyleyen bir çağda yaşarken huzuru ve mutluluğu gösterenleri alkışlayanların çağıdır belki de bu...

Sanıyorum ki feodalite ,hepimizin kanında dolaşan bir virüs gibi,insanları birbirinden ayırt etme üzerine kurulu şekilsel simgeleri bizlere dayatmaya devam ediyor...

Sen ne yaparsan yap sıyrılmak mümkün olmuyor...

Güvenli limanlarımız,mevduatlarımız ve gösterişli yaşamlarımız...

Ya da gösteriş yapmak üzerine amaçlanan hayatlarımız...

İşin aslı şu ki...

Havana biraz su koymuşlar biz de o suyu dövüp duruyoruz...

Yayın Tarihi
09.07.2016
Bu makale 1704 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!