Çandır'dan gerçekler

Demokrasi olan ülkelerde iktidarlar eleştirilerden ders çıkartır, eleştirilerin içinde önerilerde varsa o önerileri de dikkate alır. Gerekirse de gereğini yapar.

Tabi, bunu ülkemizde görmemiz mümkün değil. Eleştiri yapan kim olursa olsun muhalefet partili ya da kurum ise muhalefet partilerin arka bahçesi olarak fişlenir.

Yine ülkemizde iktidarların yaptığı uygulamalara yönelik yapılan eleştiriler bile dikkate alınmamaya başladı.

Bunun tek nedeni, uzun zamandır lügatımıza giren “Ben en iyisini bilirim” ya da “Ben yaptım oldu” mantığıdır.

Zaman zaman bazı uygulamaların yanlışını ortaya koyduğum zaman iktidar bazı yöneticilere de “Bana danışmanlık ücreti vermelisiniz?” diyerek takılırım. Çünkü yapılan eleştiri, doğru ile yanlışı ortaya koymaktır.

STK’ların da eleştirileri genelde sorunun giderilmesi ya da doğru ile yanlışı ortaya koymaktır. Bu eleştirilerde hiçbir zaman siyasi söylem aranmaz ve aranmamalı.

Çünkü yapılan eleştirilerin içeriği yaşadıkları kentin daha planlı gelişmesi, daha sağlıklı olarak insanların yaşam sürmesidir.

Turizm ve tarımda yaşanan krizin en fazla Antalya’yı etkilediğini bilmeyen yok. Mevcut hükümet, turizm için herkesin memnun kalmadığı bir paket açıkladı, Ancak tarım sektörü konusunda hükümet bugüne kadar (özellikle ihracat konusunda) paket açıklamadı.

Rusya’nın Türkiye’ye yönelik yaptırım uygulaması üzerine ihracatta ciddi sıkıntılar yaşandığı bir gerçek. Tarım sektöründe Rusya’ya ihracat farklı ülkeler üzerinden yapılıyor ve bu da doğal olarak nakliye maliyetini arttırıyor.

Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır,  dün gerçekleştirilen kendi meclisinde yaptığı konuşmasında, genelde siyasi muhalif parti temsilcilerden duyduğumuz türde bir gerçeği ortaya koydu.

Başkan Çandır’ın söylemlerine ‘eleştiri’ demiyorum, çünkü Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye İstatistik Kurumu ve TC. Merkez Bankası verileri üzerine gerçekleri ortaya koydu.

2002 yılından bugüne kadar nelerin nasıl değiştiği konusunda bilgi veren Çandır, Antalya’nın sanayi, eğitim, turizm, tarım gibi konularda önemine değinerek şu örnekleri verdi:

“Kentimizin önemli karakteristiklerinden biri, tasarrufçu kimliğimizdi. Yani bankalardan kullandığımız kredi miktarı, mevduatımızdan düşüktü. Örneğin 2002 yılında bankalardaki mevduatımızın yüzde 17’si kadar kredi kullanır durumdaydık. 2015 yılında ise mevduatımızın yüzde 155’i kadar kredi kullanır konuma geldik. 2016 yılı ilk ayları itibarıyla nakit ihtiyacını karşılamak için çektiğimiz krediler, toplam kredinin yüzde 60’ını oluştururken, yüzde 33’ü ise önceki borçları ödeyebilmek için çektiğimiz kredilerden oluşmuştur. Yani sözün özü, borcu borçla ödeme eğilimimiz hızla artmaktadır. 2002 yılında kentimiz, yarattığı her 100 TL’lik katma değer için 5 TL kredi kullanırdı. 2014 yılı sonunda ise yarattığımız her 100 TL’lik katma değer için 94 TL’lik kredi kullanır duruma geldik. Doğal olarak bu da iyi bir yapı değildir. Sektörümüzde ise bu yapı; 2002 yılında her 100 TL’lik tarımsal katma değer üretimi için 4 TL kredi kullanmak şeklindeyken, 2014 yılı sonunda her 100 TL’lik tarımsal katma değer üretimi için 24 TL kredi kullanma düzeyine çıkmıştır. Nispeten daha düşük bir artıştır ama hala bu da iyi bir yapıyı göstermemektedir.”

Bu bilgileri kamuoyu ile muhalefet partileri paylaşmış olsaydı “Eleştirilerin tamamında siyaset yapıyorlar” denilirdi, ancak ATB gibi Antalya’nın önde gelen STK’nın Başkanı söyleyince ‘eleştiri ve siyaset’ değil, ‘gerçekler’ denmesi ve bu gerçeklere de kulak verilmesi gerekiyor. 

Yayın Tarihi
31.03.2016
Bu makale 281 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!