'Antalya'nın değeri bilmiyoruz'

Bu söz Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin’e ait.

Aslında yıllardır benzer cümleler özellikle yeşil alanlar, orman alanları yok edildiğinde, nokta atışı ile birilerine rant sağlandığında, her yere AVM için imar rantı yaratıldığında, kentin gerdanlığı olarak tanımlanan ve dünyaca ünlü falezler katledildiğinde, kamunun ortak kullanım alanı olan sahiller işgal edildikçe vs. saymakla bitmez “Antalya’nın değerini bilmiyoruz” demişizdir.

ATSO Başkanı Çetin bir süre önce Fas’a gitmişti. Dün ise meclis toplantısında Fas gezisinin değerlendirmesini yaparken değer kelimesini rant üzerinden değil de farklı yaklaşımla şu cümlelerle anlattı:

“Gidip başka yerleri görünce elimizdeki mücevherin değerini daha iyi anlıyoruz. Antalya gibi bir güzellik, böyle bir deniz, sahil, dağlar nerede var? Böyle bir Kaleiçi nerede var? Ama şimdi Kaleiçi'ne gidin, bakın. Otellerin çoğu kapalı, restoran ve kafelerin bir kısmı da kapalı. Kemer'de Side'de, Kaş'ta turizm sezonu dışında kapanmalar olur, anlaşılır, normaldir. Ama 1.5 milyonluk bir kentin ortasında bu kadar kapanma anlaşılır değildir. Antalya'nın Kalekapısı ve Kaleiçi dışında kent merkezi yok. Konyaaltı'nda, Kepez'de, Lara'da, binlerce insanı çekecek meydanlar yok. Zaten meydan olabilecek yerlerde de kavşaklar yapıyoruz. Geriye bir tek AVM'ler kalıyor, ama AVM de kent değildir.”

Benzer söylemi geçtiğimiz günlerde TÜRSAB Antalya Bölgesel Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Egemen söylemişti.

Hani esnaf yıllardır turizm pastasından pay alamadıklarından dolayı şikâyet ediyordu ya, işte TÜRSAB Başkanı da Başkan Çetin gibi “Akşam saat 21.00’den sonra ise kent merkezinde hayat durmuş oluyor. Esnaf ise dükkânını akşam 20.00’de kapatıyor. Vitrinin ışığını da söndürüyor.  Ondan sonra ‘neden turist gelmiyor’ deniyor. Bir şey bekliyorsanız önce yatırım yapmanız lazım. Yatırım yapmazsanız hiç kimse size gelmez” açıklamasında bulunmuştu.

Gerçekten de öyle, bir taraftan Akdeniz çanağında turizmin başkenti diyeceğiz Antalya’ya, diğer taraftan da kent merkezini akşam saat 20.00’den sonra “hayalet şehir” durumuna düşüreceğiz. Sonra da esnaf  ‘iş yok, öldük bittik’ diyecek.

Bir ara ATSO öncülüğünde Güllük caddesinde “Esnaf Festivali” yapılmıştı.

Sonra bir daha yapılmadı. Öğrendiğimize göre esnaf kendi içinde anlaşmazlığa düşmüş.

“Esnaf Festivali”nin daha genişini ATSO’nun öncülüğünde yapılacağını da biliyoruz. Ancak, Başkan Çetin’in bir başka tespiti ise bana çok daha ilginç geldi. Başkan Çetin şöyle dedi:  “Bugün ticaret canlı değil diyoruz, ama diğer tarafta da birçok işyerinde mağazada hep aynı şeyler satılmaya devam ediyor. Caddeyi turluyorsunuz, almak isteyeceğiniz bir tek şey bulamıyorsunuz. Çalışanlar da devlet memuru gibi, bugün git yarın gel havasındalar.”

Tabi burada sadece esnafı eleştirmek doğru olmaz. Özellikle kış aylarında toplu taşıma araçları belli bir saatten sonra belli semtlere gitmiyor.

Vatandaş akşam işinden çıkıp evine gidip, eşine ve çocuklarına “Hadi çarşıya inelim” dediğinde geri dönüşü sorun oluyor.

Kısacası, eğer kent merkezinin, Kaleiçi’nin canlı olması isteniyorsa, bu esnaf, odalar, seyahat acenteleri ve yerel yönetimler birlikte hareket etmelidir.

İşte, o zaman Antalya’nın değeri anlaşılır.

 

Yayın Tarihi
26.01.2016
Bu makale 349 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!