10 Kasımın Düşündürdükleri

                   10 Kasım 2014 Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün ölümünün 76. yıldönümü…

                   1965 yılında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydımı yaptırdığımda 17 yaşındaydım. Mustafa Kemal’in ölümünden sadece 27 yıl sonrasıydı ve ben Mustafa Kemal’in ölümünden on yıl sonra doğmuş olduğumu yıllar sonra kavrayacaktım.

                   Türkiye ne kadar yeni, ne kadar temizmiş!

                   Bir şarkıda söylendiği gibi “biz büyüdük ve kirlendi dünya”…

                   O yıllar, Üniversite’yi kuran çekirdek kadronun; Andreas B. Swarz’ların(*), Erneast E. Hirscht’lerin (**), Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’larının olumlu etkilerinin devam ettiği bir dönemdi.

                   Üniversite hocalarımız bize halkın anlayacağı bir hukuk olması gerektiğini öğrettiler.

                   Hukukun halk için var olduğunu; halkın özgür, bağımsız, mutlu olması için akıl ve bilime dayalı bir hukuk sisteminin, kuvvetler ayrılığı sisteminin var olduğunu öğrettiler.

                   Bize “ne zaman köylerde aydın mezarları olursa o zaman Türkiye adam olur” dediler.

                   Bize modern devletin son şeklinin kuvvetler ayrılığı sistemi olduğunu, bu kuvvetlerin birbirine denk, birbirini denetleyen, aralarında astlık-üstlük ilişkisi olmayan güçler olduğunu, bu sistemin insanı devletin ve egemen gücün ezmesini engelleyen bir denge olduğunu öğrettiler.

                   Bize hukukun temel kurallarını, evrensel hukuku, ceza hukukunu, ceza muhakemesi hukukunu, yurttaşlar hukukunu, devletler hukukunu ve bütün bunların temeli olan bin yıl uygulanmış Roma Hukukunu öğrettiler.

                   Bize özgürlük için zindanlara kapatılmış insanların duvarlara kanlarıyla özgürlüklerini yazdıklarını anlattılar.

                   Bize dünyanın bütün anayasalarının, dünyanın bütün idare hukuku kurallarının sade yurttaşların özgürlüklerinin yok edilmemesi için konulduğunu öğrettiler. Bunun için yargı organının bağımsız olmasının şart olduğunu öğrettiler.

                   Bize; kanunların Anayasa’ya aykırı yapılamayacağını, yapılmaması gerektiğini öğrettiler.

                   Bize; bütün bunların temelini oluşturan egemenlik gücünü sadece seçilenlerin değil; yetkisini anayasadan alan tüm devlet organlarının da kullandığını öğrettiler.

                   Yani, yargı organının, atanmışların iradesini değil ulusun iradesini kullandığını öğrettiler.

                   Mustafa Kemal Atatürk’ün bütün bunların temelini oluşturduğu modern, çağdaş, bilim ve akla dayalı Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran büyük insan olduğunu öğrettiler.

                   Şimdi aradan 76 yıl geçtikten sonra bütün bunların tersini yapan bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız.

                   Hak ve adalet adına ne varsa yok eden bir anlayış…

                   Mustafa Kemal Atatürk’ü yok etmeye çalışan, yontularının yakılmasını zevkle izleyen, koymuş olduğu eğitim sistemini ulusal birliği dağıtacak bir hale getiren, Mustafa Kemal Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisselerinin gelirinin verilmesi gereken Türk Dil Kurumu’nun ve Türk Tarih Kurumu’nun yapısını değiştirerek vasiyetini çiğneyen, Atatürk Orman Çiftliği’nden Atatürk’ün adını silen, tümüyle Ankaralıların dinlenmesine özgülenmiş; onların açık hava ihtiyacını karşılamak için vasiyet edilmiş AOÇ’nin ağaçlarını kesen, yerine kaçak saray yaptıran, Mahkeme kararlarını uygulamayan, yargıyı ayağına bağ sayan, yargı bağımsızlığını yok eden, hak ve adalet kavramlarının içini boşaltan, kendi hırsızları için koruma duvarları ören AKP iktidarı bize bütün öğretilenlerin tam tersinin partisidir.

                   Mustafa Kemal Atatürk Türk toplumunun insanca yaşaması için, varlığını çağdaş ve modern bir toplum olarak devam ettirmesi için gereken altyapıyı oluşturmuştur.

                   AKP iktidarı, tam anlamıyla bir karşı devrimdir.

                   AKP iktidarı modernliğin, laikliğin, hukukun düşmanıdır.

                   AKP aslında bizimle değil; Mustafa Kemal Atatürk’ün çağlar ötesine yönelmiş büyük dehasıyla savaşmaktadır.

                   AKP iktidarı nehirleri geriye akıtamayacaktır.

                   Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası karşı devrimcileri mutlaka tepeleyecektir. Elbette bunu, kendisine inanmış kuşakların ortak akılda birleşmesiyle hep birlikte başaracağız. Bunu birbirimizden ayrı olan yanlarımızı öne çıkararak değil ortak noktalarımızda birleşerek yapacağız. Türkiye buna muktedirdir, mecburdur…

                

(*)Andreas Bertalan Schwarz, war von 1912'den 1920 yılları arası Leipzig Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Roma ve medenî hukuk için özel doçentti. 1920'den 1922'ye kadar Leipzig Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Roma hukuku ve medenî hukuk profesörü oldu. 1922-1926 yılları arasında Leipzig Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde karşılaştırmalı hukuk ve Roma hukukunda bir profesörlük daha aldı. Bundan sonra 1926'dan 1930'a kadar Zürich Üniversitesi'nde Roma hukuku ve medenî hukuk için ordinaryus profesör oldu. 1930'dan 1932'e kadar aynı konularda Freiburg Üniversitesi'nde, 1932-1933 yıllarında da Frankfurt am Main Üniversitesi ordinaryus profesördü.1933'te Naziler Almanya'da iktidara geçince Türkiye'ye iltica ederek İstanbul Üniversitesi'nde ordinaryus profesör oldu. Savaş sonrasında Freiburg Üniversitesi'nde konuk profesör oldu.[1] (Vikipedi, özgür ansiklopedi)

(**)20 Ocak 1902 tarihinde doğdu. Almanya’nın Frankfurt kentinde hem yüksek yargıç hem de öğretim üyesiydi. 1933 yılında görevine son verildi. Aslen yahudidir.
Ankara ve İstanbul üniversitelerinde 20 yıl akademisyen olarak görev yaptı. Hukuk Felsefesi, Hukuk Sosyolojisi ve Metod dersleri verdi.1943 yılında Türk uyruğuna geçti. Türk hukukuna bazı katkılar sağladı. Bir çok yasanın kodifikatörü oldu. Ticaret Yasası’nın oluşturulmasındaki katkıları önemlidir. Özellikle Medeni Kanun ile Ticaret Kanunu arasındaki ikilik onun görüşleriyle giderildi. Türk hükümetlerine çeşitli konuda danışmanlık yaptı. Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun hazırlanmasında (1951) yol gösterici oldu. Pratik Hukukta Metod isimli eseri, başucu kitabı niteliğindedir. 1953 ve 1955 yılları arasında Berlin Özgür Üniversitesi’ne rektör seçildi. 30 Mart 1985 tarihinde öldü.
(www.biyografi.net)

Yayın Tarihi
10.11.2014
Bu makale 4457 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!