Altın yumurtlayan Tavuk

Dün bu köşede Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nın (ATSO) organizasyonu ile “2. Antalya İş Dünyası –Yerel Yönetimler Zirvesi”nin yapılacağını ve bu zirvenin 30 Mart Yerel Seçimler öncesi yapılan zirve gibi partilerin miting ortamına dönüşmemesini vurgulamıştım.

Bu zirve toplantısının Antalya için ne kadar yararlı ve faydalı olacağı ya da başka ifade ile Antalya İş Dünyası’nın yapacakları öneriler belediye başkanları tarafından ne kadar dikkate alınıp, uygulamaya konulacağı da ayrı bir tartışma konusu.

Bu zirve de kentin sorunları, Bütünşehir Yasası ve devamında oluşan sorunlar, turizm, tarım, ticaret, kentsel dönüşüm, trafik, imar konuları gibi daha birçok konu tartışılacaktır.

Konuların başında kentin ilk gündem konusu haline gelen Konyaaltı Sahili ve beraberinde 640 kilometre uzunluğunda ki sahilin Büyükşehir Belediyesi’ne mi yoksa ilgili ilçe belediyelerine mi verilmesi de elbette tartışılacaktır.

ATSO Başkanı Çetin Osman Budak, dün gerçekleştirilen meclis toplantısında öyle bir sorunu gündeme getirdi ki, bu sorun çözülemez ise ne sahil, ne turizm ne de başka bir konu tartışılsa da olur, tartışılmasa da olur.

Aslında Başkan Budak’ın bahsettiği sorun geçmiş yıllarda da ‘Hanutçuluk’ sorunu olarak gündeme gelirdi. Ancak bu kez bu sorun “turiste taciz” olarak ifade edildi.

Eğer Antalya, turizmde daha da ileri gitmek istiyor ise esnafından, parfüm satıcısına, ayakkabı boyacısından uyuşturucu bağımlılarına kadar birçok kesimin turiste uyguladıkları taciz sorunu bir şekilde çözülmesi gerekiyor.

Bugüne kadar birçok kesim tarafından Antalya’nın özel bir statüye kavuşması ve özel bir yasa çıkartılmasını gelmiş geçmiş tüm iktidarlara söylendi.

Bu söylemde ne kadar haklı oldukları da gün geçtikçe ortaya da çıkıyor. Çünkü mevcut yasalarla “Altın yumurtlayan Tavuk” konumunda bulunan Antalya, hem çarpık yapılaşmalarla oluşturulan beton yığını ile hem gelen turisti kazıklayarak ve tacizde bulunarak geriye gitmeye başlayacaktır.

Hoş, bugüne kadar genel yönetimlerde iktidara gelenler ile yerel yönetimlerde iktidara gelenler kent sorunlarını sadece kent merkezini ‘yap-boz tahtası’na dönüştürerek çözmeye çalışmanın yanı sıra noktasal olarak ‘birilerine rantı nasıl sağlayabilirim’ düşüncesiyle yöneticilik yaptıkları için “Altın yumurtlayan Tavuk” konumunda olan Antalya’yı anlayamadılar.

Dolayısı ile ‘Antalya’ya gelen her bir turist aynı zamanda Türkiye’nin fahri bir elçisi’ olduğunu da düşünemediler.

Ben bir ülkeye tatile gitsem ve o ülkede esnaf, parfüm satıcısı, ayakkabı boyacısı, uyuşturucu bağımlısı tarafından rahatsız edilmiş olsam, ülkeme döndüğümde o ülke hakkında hiç de olumlu konuşmam.

Onun için ülkemize gelen her bir turistin ülkesine döndüğünde nasıl bir fahri elçilik yapacağını da düşünmek gerekiyor.

Şunu da söylemek isterim ki; turizmde yaşanan her türlü olumsuz gelişme bana sürpriz olmuyor. Çünkü bugüne kadar mevcut hükümetin bir turizm politikası olmamıştır. Onların turizm politikası anlayışı bugüne kadar “Sahillerde, tarım alanlarında rantı nasıl elde ederim” olmuştur.

Yerel yönetimler bir taraftan önce inşaat ruhsatı, ardından da işletme ruhsatı verdikleri turizm tesislerinin vergilerini başka kentlere vermesi karşısında sessiz kalmışlardır.

Bunun dışında kentin planlanmasına kadar birçok yetkinin merkezi hükümet tarafından belediyelerin ellerinden alınmasına da ayrıca sessiz kalınmıştır.

Dünyanın turizme açılan penceresi olduğu söylenen Antalya’da böyle bir ortamda turistin taciz edilmesi için kalıcı bir çözüm bulunmak isteneceğine de ihtimal vermiyorum.

 

Yayın Tarihi
27.05.2014
Bu makale 3248 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!